Antik Tiyatro
M.S. 2. yy’a tarihlenen Vize Odeon’u, Bizans döneminde tahribata uğramıştır. Yapılan kazılarda elde edilen buluntular arasında çok sayıda Roma,Bizans ve Osmanlı dönemine ait objeler ( keramikler, cam ve metal buluntular ) ile mermer üzerine kabartma sahne rölyefleri ve heykeller yer almaktadır. Döneminin en iyi örnekleri olarak düşünülen buluntular Kırklareli Müzesi’nde ziyaret edilebilir.
Tiyatro yapısı, Çömlektepe’nin Güney eteğinde yer almaktadır. 1995 ve 1997 yılları arasında üç sezon gerçekleştirilen kazı çalışmaları ile açığa çıkarılan yapı, Türkiye Trakyası’nda (Greko-Romen)şu ana kadar bilinen tek Roma Dönemi tiyatrosu olma özelliğine sahiptir.2003 yılında yapılan son çalışmada,Tiyatro oturma sıraları, sahne binası ile açığa çıkarılmış ancak arkeolojik esaslı bir çalışma kazısı gerekmektedir. Vize, Ege coğrafyasında en önemli özelliklere sahip Ephesos Antik Şehri kadar önemlidir.
Küçük Ayasofya Kilisesi / Gazi Süleyman Paşa Camii
Hagia Sofya: Bilge , Bilim Merkezi. Hem İbadet, Hem Eğitim Yeri M.S.6 yy’a ait Küçük Ayasofya Justinyen dönemine tarihli, ilk yapımı bazilika tarzında bir Bizans mabedidir. Bizans mimarisinde az rastlanır mimari özelliklerdeki yapı taş ve tuğla duvarlara karşılık üç apsisli kilise ahşap bir çatı ile kaplıdır. Bizans dönemine ait freskler arasında Vize’li Maria’ya ait fresk başka bir önem taşır. Buna karşılık Osmanlı dönemine ait kalem işleri ve suluboya süslemelere raslanmaktadır.
Vize’nin günümüzde toprak üstündeki en önemli kültür mirası, ‘Vize Ayasofyası’ olarak bilinen yapıdır. Bu yapı Küçük Ayasofya, Büyük Cami veya Gazi Süleyman Paşa Camii adlarıyla da anılır. Bizye kentinin iç ve dış surları arasında yer alan bu büyük yapının, kentin Roma Bizans Psikoposluk Merkezi devrindeki ana kilisesi olduğu düşünülmektedir. Vize Ayasofyası, Bizans sanatı tarihi için önemli bir eserdir Altta bazilika ve üstte Yunan haçı olmak üzere iki ayrı plan tipinin bir arada kullanılması ile oluşturulmuş sıra dışı bir mimari düzene sahip olan yapı, güney Yunanistan’ın Mora yarımadası kiliseleri ile benzerlik gösterir ve Bizans İmparatorluğu’nun başkentine yakın tek örnek olması dolayısıyla da öne çıkar.
Bu tür çifte planlı kiliselere genellikle son devir Bizans mimarisinde ve eyaletlerde rastlanmaktadır. Yapının diğer bir özelliği, Hıristiyanlık için büyük öneme sahip azize Maria’nın hikayesindeki yeridir. Ermeni bir asilzade kızı olan Maria, 9-10. yüzyıllarda yaşamış ve garip bir yoldan şöhret kazanarak azize olmuştur. Maria’nın eşi donanma komutanı (drungarios) Nikephoros’un, Bulgar Çarı Simegon’a karşı 894-96’da yapılan harekatta Vize kumandanı olduğu, o sıralarda Maria’nın burada bir uşak ile uzun bir ilişki yaşayarak 902 ya da 903’de öldüğü ve Vize’nin piskoposluk kilisesine gömüldüğü bilinmektedir. Sonraları Maria’nın mezarı çeşitli mucizelere sebep olmuş ve kocasının rüyasına girerek ondan özel bir şapel istemiştir. Artık azizlik mertebesine eriştiği kabul edilen Maria için özel bir şapel yapılarak mezarı taşınmıştır. Ermen Kilisesi olup Arius Mezhebi öğretisi verilmiştir.
Şerbetdar Hasan Bey (Paşa) Cami
Şerbetdar Hasan Bey Camii eski bir havra merkezi iken Gelibolulu Mir-i Ekber Hasan Bey tarafından 14. yy’da camiye çevrilmiştir.Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan eser, Mimar Sinan Mahallesi İçkale mevkiinde yer almaktadır. Kare planlı, kübik gövdeli ve tek kubbeyle örtülü olan eser moloz, kabayonu ve düzgün kesme taş, tuğla ve devşirme malzeme ile inşa edilmiştir. Yer yer almaşık duvar örgüsünün de görüldüğü yapıda, özellikle kapı ve pencere söveleri ile giriş kemerinde mermer malzeme kullanılmıştır. Kemerlerde, kasnak ve kubbede, taş ve tuğla malzeme almaşık teknikte uygulanmıştır. İç mekanda kubbeye geçişlerde ve kubbe yüzeyinde renkli bitkisel ve yazı karakterli kalem işi süslemeler mevcuttur. Yapı, 1362’den önce Havra olarak kullanılırken 1362 ve sonrasında Dergah, Mescit, Cami olarak kullanılmıştır. Minare restorasyondan sonra eklenmiştir. Kayıtlara göre Hasan Bey’in Hayrabolu ve Vize’de birçok arazi ve binayı bu camiye vakfettiği anlaşılmaktadır.
Ferhat Bey Hamamı
Mimar Sinan Mahallesi Hamam Sokak’ta yer almaktadır. Hamamın en erken dönemi Roma Döneminden günümüze kadar devam eder. Yapı, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet Dönemi özellikleri taşımaktadır. Bizans devrinde tek bölümlü olarak yapılmasına karşın, Osmanlı devrinde çifte hamam formuna sokulduğu anlaşılmaktadır. Ana yapı büyük bir soyunmalık, bir ılıklık ve iki yıkanma hücresinden meydana gelir. Ancak sonraki dönemlerde orjinal özellikleri değiştirilmiştir.
Ferhat Bey Çeşmesi
İlçenin Mimar Sinan Mahallesi, Hamam Sokak’ta bulunan çeşme ilk olarak 16 yy’da Ferhat bey tarafından yaptırılmış, en son 1838’de onarım geçirmiştir.Harap durumda fakat faal durumdaki çeşmenin kitabesi Kırklareli müzesindedir.
Vize Kalesi ve Surlar
Vize kalesinin ilk olarak M.Ö. 72-76 yıllarında yapıldığı düşünülse de, bugün Edirne müzesinde görülebilecek olan kale onarım kitabesi M.S. 2 yy’a tarihlenmektedir. Özellikle İmparator Jüstinyen döneminde olmak üzere, Bizans döneminde çeşitli onarımlar ve ilaveler yapıldığı anlaşılmaktadır. Sur kalıntıları, su kuleleri ve iç kale kapısının oluşturduğu batı ve güney yönündeki izleri günümüzde de görülebilmektedir.
Vize Kalesi Hisartepe’de yer almaktadır. Kent merkezinin en yüksek noktasında çift surlarla desteklenmiştir. Bu surların arasındaki günümüzde mevcut olmayan bölümleri sayılmazsa, tepeyi tam olarak sardığı söylenebilir. Kaleye ve surlara ait taşların büyük kısmı, özellikle 19. yüzyılın başlarında talan edilerek civardaki inşaatlarda kullanıldığından küçük bir kısmı korunabilmiştir.
Kale Antik dönemde inşa edilmiş olup belli dönemlerde savaş, imari depremden zarar görmüş durumda olup tadilat edilerek günümüze kadar gelebilmiştir. Akropolün en üst noktasında bir kemer açıklığı / kapı, surlara geçiş vermektedir. Bu kapıdan ayrılarak dairevi bir yön takip eden ve zemin seviyesinden 5-10 cm yükseklikte bulunan bazı sur kalıntıları ve bunun daha doğusunda da burçtan düşmüş olması muhtemel kalıntılar mevcuttur. Kalenin kuzey ve Batı cephesi daha derin olup bu cephede ki bedenduvarları daha kalın tutulmuştur. Kale üzerinde iç kaleye ait bir burç ve dış kaleye ait (yolda) bir burç bulunmaktadır.
Karakoçak Tepe ve Soğucak Köyü Kaya Sunakları
Karokoçak Tepe ve Soğucak Köyü sınırlarında yer alan Gemikaya Mevkiindeki Kaya Sunaklar türlerine ender rastlanan Trak dönemi tarihi kalıntılar olarak göze batmakta. Trak Başkenti olduğu süreçte Karakoçak ve çevresinin Vize’nin en etkin kesimi olduğu ve tipik Avrupa’dakiler benzeri bir Demir Çağı ve sonrası kutsal ve iskan alanı olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Asmakayalar Mağara Manastırı
9.yy Bizans dönemine tarihlenen yapılar topluluğu, bölgenin karstik yapısı içerisinde yer alan doğal mağraların insan eliyle düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. Vize Asmakayalar mevkiinde yer alan mağra manastırı şapel,mezar şapeli, keşiş hücreleri, tek nefli bir kiliseden oluşan bir yapılar topluluğudur. Ne yazık ki önemli ölçüde insan eliyle tahribata uğratılmıştır.
Kıyıköy
Vize sadece Tarihi dokusuyla değil aynı zamanda doğal güzellikleri ile de çok zengin bir ilçe. İlçeye bağlı Kıyıköy beldesi tam bir turizm cenneti.
Ayanikola Manastırı ve Kalesinin yanında alabildiğine uzun ve temiz kumsalları şehrin iki yakasını saran Trakya’da olta ile balık avlayabileceğiniz kadar temiz kalmış ender tatlı sularda Kazandere ve Pabuçdere’de deniz bisikleti veya kayık ile tur atmak ayrı bir zevk tabiki.
Hele içerisinde Amazonları andıran orman dokusu ve yaban hayvanlarının yaşamını canlı görmek girince gerçekten burayı ziyarete değiyor.
Cehennem Şelaleleri
Vize’nin Kızılağaç köyü yakınlarında yer alan Cehennem Şelaleleri dere yatağının aktığı vadi tabanı boyunca teraslar yaparak uzanan karstik kayaçlardan dökülen irili ufaklı bir dizi şelaleden oluşur. Çok yüksekten dökülmeyen Cehennem Şelaleleri manzaraları ve oluşturdukları gölcüklerle özellikle doğa yürüyüşçülerinin ve fotoğrafçıların cazibe merkezidir. Özellikle ilkbaharda doyumsuz güzellikler sunan Cehennem Şelaleleri son zamanlarda adını duyurarak yazılı basında ve görsel medyada yer bulmuştur. Cehennem Şelaleleri’ni oluşturan Kerevit derenin alt bölümlerinde eski su değirmeni kalıntıları da doğa yürüyüşçülerinin güzergâhları üzerindedir.